Yunanistan darbe ve teşebbüsleri 31 yıl önce ortadan kaldırdı

Stelyo Berberakis

1980’e kadar birçok darbe ve teşebbüsüyle karşılaşan Yunanistan’da son noktayı koyan PASOK lideri Papandreu oldu. 1981’de iktidara gelince gerekli değişikliği yaptı.

Türkiye’de “Balyoz” davasından çıkan kararlar çok tartışıldı. Batı ülkelerinde de benzeri davaların açılmaması ve olası “balyozların” önlenmesi amacıyla bir dizi önlemler alındı. Bu ülkelerden biri de, yakın tarihlere kadar Türkiye gibi birçok darbelere maruz kalan Yunanistan oldu. Son olarak 1967’de “albaylar” tarafından yapılan askeri darbeyi yaşayan Yunanistan’da, 7 yıl boyunca askeri yönetim uygulanmış; siyasi partiler kapatılmış; birçok ilerici, demokrat, aydın, yazar, gazeteci, subay, siyasetçi ve sanatçı hapse girmiş; işkenceler görmüş; sürgüne gönderilmiş; faili meçhul cinayetler işlenmişti. Yunanistan 1974’te Kıbrıs Savaşı ortamında albaylar cuntasının çökmesiyle yeniden demokrasiye geçtiğinde, 1967 darbesini düzenleyen 18 subay ömür boyu hapis cezası hükmü giymişti. (En son darbeci 4 yıl önce hapiste öldü.) Buna rağmen Yunanistan 1980 yılına kadar hâlâ “darbeci” olarak bilinen subaylardan bir türlü arınamadığı gibi; iktidara seçimle gelen muhafazakâr partiler her zaman “Balyoz Planı” benzeri endişeler içindeydi. Ancak 1981 seçimlerinde yüzde 48 gibi bir oy patlamasıyla iktidara gelen sosyalist PASOK ve lideri Andreas Papandreu, Yunan siyasi ve askeri tarihine bir “ilk”e imzasını attı. Andreas Papandreu iktidara gelir gelmez ilk yaptığı iş; Yunan Silahlı Kuvvetleri içinde büyük bir “temizleme operasyonu” yapmak oldu.

yunanistan-albaylar-cuntasi

ALT RÜTBELİ DE…

Bu çerçevede ordunun tüzüğünde radikal değişiklikler yaptı ve Savunma Bakanlığı görevini de kendisi üstlendi. Buna göre; “(…) darbe hazırlıkları emrini alan; ya da aldığı emrin olası darbelere yol açabileceği kanısına varan alt rütbeli subaylara, hatta erlere, bir üstlerinden aldıkları bu emri cumhurbaşkanına, Başbakana ya da hükümet üyelerine bildirme yetkisi” verildi. Aynı yönetmeliğe göre, darbe ya da darbeye yol açabilecek emirleri alan ve bunu siyasetçilere bildirmeyen alt rütbeliler, bu emri aldıkları bir üstleri kadar “darbe yapmak ya da darbe teşebbüsünde bulunmak” suçu ile aynı derecede sorumlu gösterilecek ve ömür boyu hapis cezası hükmü giymeleri kaçınılmaz olacaktı. Yani bu değişikliklerle “yalnız ve yalnız darbe ya da darbe teşebbüsü şüphesi arz eden emir ve talimatlar için geçerli olması kaydıyla” Yunan Silahlı Kuvvetleri içindeki emir-komuta zinciri demokratik bir biçimde ve demokrasi uğruna kırılmış oluyordu. Eski başbakanlardan Bülent Ecevit, 1986 yılında Nokta dergisine verdiği bir demeçte bu duruma atıfta bulunarak, Yunanistan Başbakanı Papandreu’nun Yunan ordusu içindeki emir komuta-zincirini demokrasi için kırmasını övmüş, “Benim yapamadığımı Papandreu yaptı” demişti.

12 ASKERİ DARBE

Osmanlı yönetimine karşı ayaklanıp bağımsızlığına kavuştuktan sonra, 1831’den 1967 yılına kadar 12 askeri darbe ve 8 darbe teşebbüsüne şahit olan bugünün 10 milyonluk Yunanistan’ı, ancak 1981’de emir komuta zincirini kıran tüzük değişikliği ile Yunan halkı üzerinde adeta Demokles’in Kılıcı gibi sallanan “askeri vesayet korkusundan” arınabildi.

Az kalsın darbe olacaktı!

Yunanistan’da yayınlanan haftalık TO VİMA gazetesi, geçen yılki şiddet olayları sırasında “Silahlı Kuvvetler’in darbeye hazırlandığı korkusuyla Yunan Genelkurmay Başkanı ve 3 Kuvvet Komutanının terfii ve emekli yöntemiyle görevlerine son verildiğini” öne sürdü. İddiaya göre; 2011’de Savunma Bakanı olan eski diplomat Beglitis, özellikle Kara Kuvvetleri Komutanı Frangoulis’in “ordu içindeki nüfuzundan” rahatsız oluyordu ve “tehlike” oluşturmaya başladığını düşünüyordu. Frangoulis’in “milliyetçi ve aşırı milliyetçilerle yakın ilişkiler içinde olduğu” yolunda bilgiler de eklenince Savunma Bakanlığı’nın, Silahlı Kuvvetleri’nin (YSK) başını koparmaya karar verdiğini öne süren gazete manşetinde “Gerçekleşemeyen Darbe” ifadesini kullandı. Yunanistan’ın 2011’de IMF ve AB’den gördüğü mali yardım karşılığında uygulanan kemer sıkma politikasına gösterilen tepkiler çerçevesinde Yunanistan’ın 28 Ekim’de kutladığı Ulusal Gün’deki resmi geçitler protestocular tarafından dağıtılmıştı. Selanik’teki resmi geçidi izleyen Yunan Cumhurbaşkanı Papulyas, “yuh” sesleri arasında törenleri apar topar terk etmek zorunda kalmıştı.

Yunanistan’da darbelerin tarihi

1831-1967 arasında 11 askeri darbe yaşayan Yunanistan, 1975’e kadar 8 kez de darbe girişimi gördü. Ama komutanlar şimdi birer ‘devlet memuru’.

Yunanistan 1821’den bu yana kraliyet, demokrasi veya askeri darbelerle dönüşümlü olarak yönetiliyor; özellikle sol görüşlüler katlediliyor, ceza evlerinde işkenceler görüyor ya da sürgüne gönderiliyordu. Bağımsızlığın kabul edildiği 1828’den hemen sonra, “darbe günlüğünü” 1831’de iki ayrı darbe ile başlatan Yunanistan, sırasıyla 1843, 1862, 1909, 1916, 1922, 1925, 1926, 1935 ve en son 1967’de askeri darbelerle yüzleşmek durumunda kaldı. Bunlara ek olarak 1923, 1933, 1935, 1938, 1951, 1967 (ikinci kez), 1973 ve son olarak 1975’te başarısız ya da son anda önlenen darbe girişimleri yaşandı. Yunanistan, önceleri Osmanlı ayaklanması süresince kendisine yardım eden yabancı güçlerin talebi üzerine Alman soyundan ileri gelen krallar tarafından yönetildi. Yunan halkının kraliyete karşı duyduğu antipati, üst üste darbelere neden olacak; kraliyet ailesi 1928’den 1974’e kadar süren uzun bir dönemde birçok kez tahttan indirilecek, sürgüne gönderilecek, tekrar tekrar tahta çıkartılacak, 1974’teki halk oylamasıyla da bütünüyle siyasi haritadan silinecekti. Yunanistan 1828’den 1974’e kadar bir yandan iktidar savaşları, darbeler ve kraliyet sorunları ile çalkalanırken; bir yandan da 1897’de Osmanlı ordusuna karşı ilan ettiği savaştan yenik çıkacaktı. 1912-1914 Birinci ve İkinci Balkan savaşlarını kazanacak; 1919’da Anadolu seferini yapacak; 1923’te Anadolu’da ağır bir yenilgi alacak, 1928 nüfus mübadelesiyle göç etmek zorunda kalan 1 milyon 800 bin Anadolu Rum’unu barındırmak zorunda kalacaktı. 2’nci Dünya Savaşı’nda İtalyan ordularını püskürtecek; 1941’de Nazi Almanya’sına teslim olacak ancak Alman işgaline karşı direnmeyi başaracak; 1946 ve 1947 yıllarında iki ayrı iç savaş yaşayacak ve en son 1967-74 yılları arasındaki askeri yönetiminin Kıbrıs’taki darbesiyle adanın ikiye bölünmesine neden olacaktı… Yunanistan’daki bu darbe ve darbe teşebbüsleri süreci 1981’deki temizlik operasyonu ve emir komuta zincirinin kırılmasıyla sona erdi. Öyle ki, artık Yunan Genelkurmay Başkanı veya kuvvet komutanlarının adları bile geniş çapta bilinmez. Atina ya da geri kalan büyük kentlerin cadde ve sokaklarında üniformalı subay ya da asker görmek de mümkün değildir. Çağdaş Yunanistan için, genelkurmay başkanları ya da ordu komutanları “birer devlet memurudur.” Genelkurmay başkanı ise savunma bakanlarının “emrindedir.”

İKİ ANEKDOT

  • Yunanistan Dışişleri eski Bakanı Theodoros Pangalos (dedesi generaldi ve 1925’teki askeri darbeyi yapmıştı) 1998’de Yunan genelkurmay başkanının, Türk genelkurmay başkanı ile Atina’da yapacağı görüşmeden önce gazetecilerle sohbet ederken; “Türk genelkurmay başkanı Türkiye’de devlet adamı statüsünde bulunuyor. Yunan genelkurmay başkanı ise devlet memurudur ve savunma bakanına sormadan siyasi bir karar alması mümkün değildir” demişti.
  • Başbakan Kostas Simitis ise 2002’de, Yunan silahlı kuvvetlerinin Noel gecesi düzenlediği balo için genelkurmay başkanının resmi davetini geri çevirirken, “Kusura bakmayın benim askerlere karşı bir antipatim var. Babam ve ben ayrı ayrı dönemlerde askeri yönetimlere karşı mücadele verdik. Hapislere atıldık; sürgünlere gönderildik… Balonuza gelemeyeceğim” demişti.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ