25 yıllık müftü sorunu bitiyor
Yunanistan, Batı Trakya’da 25 yıldır süren müftü sorununa çözüm bulmak için yasa tasarısı hazırladı ve müftü seçimine yeşil ışık yaktı.
BAŞLARKEN…
Türkiye-Yunanistan hükümetleri arasındaki en temel sorunlardan birisi, Batı Trakya’daki “seçilmiş” ve “atanmış” müftü karmaşasıdır. Yunan devletinin tayin ettiği “atanmış” müftüler, hiçbir zaman Türk azınlık tarafından kabul edilmedi. Bunun yerine kendi aralarında seçtikleri ancak Yunan devletinin tanımadığı müftüleri benimsedi. Yunan hükümeti nihayet 25 yıldan bu yana yok saydığı müftülerin seçimini “çözülmesi gereken bir sorun” olarak kabul etti ve Türk azınlığın yıllardır talep ettiği “Müftülerin seçim yoluyla görev başına gelmelerini” sağlayacak yeni bir yasa tasarısı hazırladı. Yasa tasarısının ana hatları Yunan basınında yayınlandıktan sonra Batı Trakya Türk azınlığı arasında yoğun tartışmalar başladı ve şimdi yasa tasarısının ayrıntılarının da yayınlanması bekleniyor. İşte bu yasa tasarısının ardından SABAH, Batı Trakya’daki Türk azınlığın nabzını tuttu ve hem “seçilmiş” hem de “atanmış” müftülerle görüştü.
Yunanistan, Batı Trakya’daki Türk azınlığın Lozan’dan kaynaklanan haklarına rağmen, müftülerini seçmesini 1985 yılında geliştirdiği bir yöntemle bypass ederek engellemiş ve Gümülcine, İskeçe ve Dimetoka Müftülerini “tayin” etme usulü ile görev başına getirmişti. Bu uygulamanın başlamasından sonra Gümülcine ve İskeçe’de biri “seçilmiş” biri de “atanmış” ikişer müftü görev yapmaya başladı. Bu çetrefil durum karşısında Gümülcine ve İskeçe’nin ikişer müftüsü oluverdi. Müftülerden biri Yunan devleti tarafından resmen tanınıyor, azınlığın camilerde el kaldırma usulüyle seçtiği diğer müftü ise sadece azınlık tarafından benimseniyor. Böylece azınlık üyelerinin evlenme, boşanma, cenaze ve miras gibi hukuki işlemleri, Yunan devletinin tayin ettiği ve resmi damga hamili müftülerce yapılıyor. Oysa azınlığın ezici bir çoğunluğu tarafından benimsenen “seçilmiş müftüler” ise makamları Yunan devletince tanınmadığı için sadece manevi ve ruhani görevler yürütüyor.
YARGIÇLIK MAZERETİ
Yunan devletinin “atanmış müftü” formülü için gösterdiği mazeretler arasında, “Yargıçlık yapan müftülerin halk tarafından seçilemeyeceği” ile ilgili anayasa maddesi var. Azınlık ileri gelenleri ise “İslam kurallarını uygulamakla mükellef olan müftülerin, Hıristiyan bir devlet tarafından tayin edilemeyeceği” görüşünü savunuyor. 1985’ten bu yana süregelen bu sorun Türk-Yunan ilişkilerine gölge düşürüyor ve Türkiye sürekli Yunan hükümetlerine “Azınlık tarafından seçilmiş müftülerin Yunan devleti tarafından resmen tanınmaları” için çağrılar yapılıyordu.
MÜFTÜ SEÇİMİNE YEŞİL IŞIK
Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu hükümetinin yapılan bu çağrılara kulak verdiğini ve müftü seçimi sorununa bir son vermek amacıyla gerekli çalışmalara başladığını göstermesi, Türk azınlığın ümitlenmesine yol açtı. Çünkü Yunanistan 25 yıldan sonra müftülük konusunda izlediği siyasetinin “hatalı” olduğunu anlamış ve azınlık ileri gelenlerinin istediği biçimde müftünün seçim yoluyla iş başı yapmasına yeşil ışık yakmış görünüyor. Ancak yayınlandığı şekliyle söz konusu yasa tasarısında müftü seçiminin nasıl yapılacağı henüz kesinleşmiş değil. Müftüler ulema tarafından mı seçilecek, sadece ilahiyatçılar veya imamların katıldığı bir seçici kurul mu olacak yoksa cemaatin de oy kullanacağı bir seçim mi olacak?
GENİŞ TABANLI SEÇİM
Yunan devleti, söz konusu yasa tasarısını basına sızdırarak müftü seçimini kabul ettiğini gösterdi ve Batı Trakya azınlığı ileri gelenleri arasında büyük bir tartışma başlatmış oldu. Azınlık ileri gelenlerinin bir bölümü müftü seçiminin sadece ilahiyatçılar tarafından yapılmaması gerektiğine, diğer bir bölümü de seçici kurulun geniş tabanlı olması gerektiğine inanıyor.
“SEÇİLMİŞ” MÜFTÜ İBRAHİM ŞERİF:
Yeni seçime gerek yok
İbrahim Şerif, 1990’da Türk azınlığın camilerde el kaldırma usulü ile yaptığı oylamada yüzde 95 oy alarak Gümülcine Müftüsü seçildi. İlahiyatçı Şerif “yasa dışı müftülük yaptığı” gerekçesiyle 8 aya hapse mahkûm edilmiş ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından beraatına karar verilmişti. Şerif’in müftülüğü, Yunan devleti tarafından her ne kadar da tanınmıyorsa da teamül gereğince 20 yıldan bu yana Gümülcine’deki Müslüman Türk azınlığının ruhani lideri konumunda olmasına kimse itiraz edemiyor.
SEÇİLMİŞLER TANINSIN
Şerif, yasa tasarısının ayrıntılarını bilmese de bu adımı olumlu buluyor. Şerif şöyle konuştu: Ben zaten 20 yıldır görevdeyim. Seçim yasasına gerek yok. Halkımız tarafından seçilmiş müftüler, Yunan devleti tarafından tanınırsa sorun kalmaz. Ancak illa seçim yapılması gerekiyorsa, seçim sistemi beklentilerimiz doğrultusunda olur ve adaylığım halk tarafından uygun görülürse o zaman adaylığımı koyarım.
Müftü yasası İskeçe’de umut yarattı
İskeçe’de de Gümülcine gibi ‘seçilmiş’ ve ‘atanmış’ iki müftü var. Seçilmiş müftü Ahmet Mete “Yunan devletine güvenmiyorum. Ama müftü seçimi yasası çıkarsa adaylığımı koyarım” diyor.
Batı Trakya’da 25 yıldır devam eden müftü sorununun çözümü için Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu hükümetinin ilk adımı atması, Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerin de düzelmesi için olumlu bir hava oluşturdu. Yunan hükümetinin müftü seçimlerine yeşil ışık yakmasından sonra Batı Trakya’da umutlu bir atmosfer hâkim oldu. Gümülcine ve İskeçe’de gerek “seçilmiş” gerekse “atanmış” müftüler, ayrıntıları henüz tam olarak belli olmasa da yeni yasa tasarısına olumlu buluyor. İskeçe’nin “seçilmiş” müftüsü Ahmet Mete, Yunan devletine güvenmediğini söylese de seçim yapılacak olursa adaylığını koyacağını belirtiyor. Gümülcineli Türk azınlık üyeleriyle yaptığımız sohbetlerden sonra 50 km. uzaklıktaki İskeçe’ye uzandık. 25 yıl öncesine kadarki dar, çukurlu ve tehlikeli kara yollarının yerini, pürüzsüz geniş otoyollar almış. Müslüman ve Hıristiyan köyleri tertemiz ve ışıl ışıl. Her köyün kendi camisi ve kilisesi var.
‘ŞİMDİ NİYE İNANAYIM?..’
İskeçe meydanından 150 metre uzaklıktaki makamını ziyaret ettiğimiz Ahmet Mete,”halk tarafından seçilmiş” müftülerden. Yunan devleti ise 20 yıl önce İskeçe Müftülüğü’ne Emin Şinikoğlu’nu tayin etmişti. Yani bu kentin de aynı Gümülcine’de olduğu gibi biri “seçilmiş” diğeri “atanmış” iki müftüsü var. “Atanmış” Şinikoğlu, İskeçe’deki azınlığın resmi işlemleriyle uğraşıyor. “Seçilmiş” Mete ise ruhani liderlik görevi yapıyor. Ahmet Mete, Yunan basınında birçok kez “tehlikeli kişilik” olarak tanımlanan biri. Özellikle Yunanistan’daki genel seçim öncesi yaptığı bir konuşmada, Hıristiyan Yunanlar’dan söz ederken “Gâvur” demesi, Yunan kamuoyunun şimşeklerini üzerine çekmişti.
BOŞ VAAT…
Geniş bürosunun duvarlarında Atatürk ve Venizelos’un portreleri, masasının üzerinde Türk ve Yunan bayrakları bulunan Mete, müftü seçimini öngören yasa tasarının hazırlanmasına rağmen buna inanmadığını çünkü Yunan devletine güvenmediğini söylüyor. Mete, “Bize birçok kez birçok vaatte bulundular, hiçbirini yapmadılar. Şimdi niçin inanayım?” diyor. Yine de müftü seçim yasası beklentileri doğrultusunda olursa, adaylığını koyacağını söylüyor. Ancak Azınlık Yüksek Danışma Kurulu’nun aldığı son karara da atıfta bulunuyor ve “Aslında seçimlere gerek yok. Yunan devleti var olan seçilmiş müftüleri tanısın, sorun kalmaz” diye konuşuyor. Bu arada Yunan basınına sızdırılan bilgilere göre, ağustosta görev süresi sona erecek “atanmış” müftü Emin Şinikoğlu’nun görevi uzatılmayacak. Müftü Ahmet Mete, ağustosta yapılması öngörülen müftülük seçimlerini kazanması halinde de Yunan devletinin yakın tarihinde tanıyacağı ilk “seçilmiş” İskeçe Müftüsü olacak.
“DOSTÇA YAŞAYABİLİRİZ”
Azınlığın 20-25 yıl önce karşılaştığı sorunların büyük ölçüde giderildiğini kabul eden Ahmet Mete, “Aksini söylemek inkâr olur” diyor ve bölgedeki Müslümanlar’la Hıristiyanlar’ın barış ve dostluk içinde yaşayabileceklerine inanıyor. Azınlıkların Türkiye’de ve Yunanistan’da siyasete alet edilmemesi gerektiğine dikkat çeken Mete, diğer azınlık fertleri gibi müftülük sorununun bir an önce sona ermesini bekliyor. Müftü Mete, Atina’da cami inşaatı ile ilgili olarak çözüm yolunun da Atina’dan geçtiğini söylüyor. Mete’nin beklentisi, merkezi bir cami inşaatının yanı sıra Müslümanlar’ın yoğun olarak yaşadığı semtlerde hali hazırda kullanılan mescitlerin faaliyetlerine devam etmesi… Ruhani lider olarak da 1913’te alınan kararlar uyarınca Atina’da bir “Baş Müftülük” kurulmasını öneriyor.
Eski milletvekili İlhan Ahmet: Seçici kurul geniş tabanlı olmalı
BİR önceki Yunan hükümetinde, muhafazakâr Yeni Demokrasi Partisi (YDP) azınlık milletvekillerinden İlhan Ahmet, dinamik bir avukat. Müftü seçim yasasıyla ilgili görüşleri de bir o kadar radikal. Eski Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni ile defalarca müftü seçimi sorununu konuşan ve raporlar hazırlayan Ahmet, böyle bir yasa tasarısının hazırlanmış olmasında kendisinin de payı olduğuna inanıyor. Ancak müftü seçimi için oluşacak seçici kurulun yalnız din adamlarından oluşmaması, geniş tabanlı olması gerektiğini vurguluyor. Ama İlhan Ahmet bir hukukçu olarak müftülerin halk tarafından seçilmesine de karşı çıkıyor. Çünkü bu durumda aynı zamanda yargıçlık görevi yapan müftülere “Millet Başı” gibi Türk azınlığa zarar verebilecek tehlikeli bir liderlik tanınmış olacağından endişeli. Ahmet’e göre, yasa tasarısında öngörüldüğü gibi, seçim yoluyla görev yapacak müftülerin hukuk danışmanlarına da ihtiyacı olacak. Hukuk danışmanlarının İslam kuralları ile Roma hukukunu iyi tanımaları ve müftülerin alacağı kararların yasalarla uyumunu saptaması gerektiğine dikkat çekiyor.
Müftüler, Fener Rum Patriği gibi seçilecek
Yunan hükümetinin tartışmaya açtığı Batı Trakya müftüleri seçimiyle ilgili yasa tasarısındaki öneri, İstanbul Fener Rum Patriği’nin seçim sistemine benzerliğiyle dikkati çekiyor.
Yunanistan’da Başbakan Yorgo Papandreu hükümetinin üzerinde çalıştığı Batı Trakya’daki müftü seçim sistemini düzenleyecek yasa tasarısı basına sızdırıldı. Yunan hükümetinin yeni müftü yasasındaki düzenlemelerde müftülerin ofisinde birer hukuk danışmanı olmasında ısrar edeceğine kesin gözüyle bakılıyor. Bu sayede Roma hukuku ve Avrupa Birliği (AB) normlarına aykırı kalan, çocuk yaşta evliliklerin engellenmesi ve miras konularında kadın-erkek eşitliğinin sağlanması hedefleniyor. Yunanistan böylece üyesi olduğu AB’nin “Bölgenizde, Türkiye’de bile uygulanmayan şeriat kurallarının uygulanmasına izin vermeyin” şeklindeki uyarılarından kurtulmuş olacak. Diğer yandan Yunan hükümetinin tartışmaya açtığı Batı Trakya müftüleri seçimiyle ilgili yasa tasarısındaki öneri, İstanbul Fener Rum Patriği’nin seçim sistemine benzerliğiyle dikkati çekiyor.
TASARI NELERİ KAPSIYOR?
Yunan basınında yer alan haberlere göre müftü seçimleri şu şekilde gerçekleşecek:
- Batı Trakya’da Gümülcine, İskeçe ve Dimetoka kentlerinde yaşayan Müslüman Türk azınlığın ileri gelen din adamları arasından en fazla 50’şer kişilik Müftü Seçmen Kurulu oluşturulacak.
- Kendi seçim bölgelerindeki müftülükler için adaylıklarını koymak isteyenler, bölge valiliklerine başvuracak.
- Müftü adaylarının listeleri, Müftü Seçmen Kurulu’na sunulacak.
- Seçmen Kurulu’ndaki din adamları arasında yapılacak oylamalarla yüzde 50’yi geçen adaylar, aday oldukları seçim bölgesinde müftü olmaya hak kazanacak.
- Yapılacak oylamalarda yüzde 50’yi geçemeyen ancak yüzde 50’ye en yakın olan iki müftü adayı 2’nci tur oylamasına katılacak.
- Oylama sonuçları Eğitim Bakanlığı tarafından onaylanacak ve Cumhurbaşkanlığı tarafından tasdik edilecek.
- Seçilecek müftülerin dairelerinde görev alacak hukuk danışmanları, müftünün alacağı kararların İslam kurallarına ve Yunanistan’da uygulanan çağdaş Roma hukukuna uyumlu olup olmadığı konusunda görüş bildirecek.
MÜFTÜ OLMA ŞARTLARI NEDİR?
Azınlık ileri gelenlerinin verdiği bilgiler doğrultusunda, müftü olmak için aşağıdaki şartlar aranıyor:
- İslam’ın genel kurallarını iyi tanıması
- İslam Aile Hukuku eğitimi almış olması
- Arapça bilmesi şart değil ancak bir artı olarak görülüyor
- Kur’an hafızı olması şart değil ancak bu da bir artı olarak görülüyor
- Evli olması şart değil, eğer imamlıktan geliyorsa imamların evli olması şartı var.
DOLAPHAN CAMİSİ’NİN CEZASI NASIL SİLİNDİ?
YUNAN makamlarının, Batı Trakya’daki İskeçe iline 13 km uzaklıktaki Dolaphan köyünün camisinin (sağda) avlusuna kaçak inşaat yapıldığı gerekçesiyle verdiği 700 bin euroluk (1 milyon 630 bin TL) ağır para cezası, köy halkını ayaklandırmıştı. 2007’de başlayan bu dava, Yunan Eğitim ve Din İşleri Bakanı Anna Diamdopoulou tarafından tek kalemde çözülüverdi. Bakan, inşaat yapılan 398 metrekarelik avlunun “kamu hizmeti yararına” olduğunu kanıtlayan bir yasaya dayanarak, camiye kesilen bütün cezaları siliverdi ve iş tatlıya bağlandı.