‘Yunanistan’da yatırım zamanı mı’
2009 yılından beri yakın tarihinin en derin ve kapsamlı krizine giren Yunanistan, son haftalarda yatırımcıların konusu oldu. Bu, krizin sona erdiği anlamına gelmez. Yatırımcılar, büyük ekonomik sıkıntı yaşayan ülkelerde, büyük prim sağlayabileceklerinin farkında.
Bunu başarabilmek için, kalkınmanın ânını değil, krizin dibine vurma ânını tahmin etmek daha mühim. Bir ekonomi dibe vurduysa, onun prim potansiyeli büyük ve riski nispeten küçüktür. Eğer kalkınma ânının belli olması beklenirse, prim potansiyelinin çoğu zaten kaçmış olur çünkü. Böylece ‘deniz dibinde balık avlamayı sevenler’ Yunan ekonomisinde yer almayı düşünüyor.
Geçen hafta Fairfax gibi yatırım fonları, seçkin Yunan şirketlerine ciddi yatırım yaptığını açıkladı. Bu haber hem Atina Borsası’nı, hem de Yunanistan hükümetini sevindirdi. Yunanistan Başbakanı Antonis Samaras, son bir senenin en kötü günlerinin geride kaldığını vurgulayıp iyimserlik havasını estirmeye çalışırken, Yunan ekonomisi için yükselen ilgi hükümetin açıklamalarına ağırlık kattı. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun, Başbakan Samaras’ın İsrail ziyareti gerekçesiyle yaptığı açıklamaları şöyleydi: “Akıllı yatırımcı Yunanistan’da bugün yatırım yapar, yarın herkes aynısını yapar.”
Hâlbuki Yunanistan hükümetinin hevesle krizin sonuna gelindiğini söylemesi hem çok erken, hem de yersiz. Atina Borsası’nda fırsat bulunabildiğini söylemek mantıklıdır. Bütün krize giren ülkelerde, kendi zaaflarından değil, sadece konjonktürel nedenlerle veya ‘ülke riski’ yüzünden zora giren ve hissesinin fiyatının sert düşmesini gören şirketler var. Bu şirketlerin, yeni çok kuvvetli bir darbe almadıysalar, yani bir ‘kaza’ yaşamadıysalar, kalkınma döneminde en büyük ilerleme kaydedecek ve hisseleri en büyük prim yapabilecek şirketleri arasında olacakları muhtemel. Bu fırsatlar, hem spekülatif sermayenin, hem de orta ve uzun vadeli kârı amaçlayan yatırımcıların ilgisini çekiyor. Yunanistan’a giren ‘sıcak para’ya, ne kadar rahatlatıcı bir etki yaparsa yapsın, ülkenin sorunlarını çözümleyebilecek bir faktör olarak bakılmaması lazım. Orta ve uzun vadeli yatırımcılar ise, sadece Yunanistan ekonomisinin dibe vurup vurmadığına değil, ülkenin krizden gereken dersleri çıkarıp çıkarmadığına ve yeni kurum düzenine ulaşıp ulaşılmadığına bakıyor.
Gelgelelim, Yunanistan hükümetinin son senedeki yapısal reform bilançosu, yukarıdaki gelişmelerden hissedilebilecek iyimserliği cidden sulandırıyor. Bu ‘yasama ve uygulama rötarlarını’ bizzat Troyka not etti ve reformun hızlandırılması konusunda baskısını artırdı. Yapısal reform eksikliği, kurbanlarını saymaya başladı artık. Mesela, Yunanistan’da ana faaliyetleri gösterdikleri için borç ve finansman konularında zorluk çeken firmalar, Yunanistan’dan ayrılmayı düşünüyor. Coca-Cola Greece veya Viohalko gibi dev Yunan şirketleri Yunanistan’dan çekilme niyetini açıklarken, Yunan hükümetinin ‘başarı hikâyesinin’ inandırıcılığı ciddi kaygılar doğuruyor. Eğer köklü Yunan firmalar ülkeyi terk etmeye karar verirse, hükümetin büyük uluslararası şirketleri Yunanistan’a çekmeye karar verdiği sözü, çok büyük bir çelişki yaratır.
Aşağıdakiler, Atina Borsası’nın kötü bir yatırım seçimi olduğu olarak anlaşılmasın. Sabırlı olan ve seçkin şirketler üzerine yatırım yapanlar, büyük ihtimalle pişman olmayacaktır. Gelgelelim yapısal sorunlar hâlledilmeden ve kamu sektöründe reformlar uygulanmadan krizin sonuna yaklaşıldığını söylemek zor. Atina borsa bayramı biraz yaklaşsa da, ekonomi bayramı bir süre daha bekletilebilir.