Makedonya-Yunanistan Anlaşması: Antik Makedonlarla İlgisi Olmamak Kaydıyla “Kuzey Makedonya”
Balkan coğrafyasındaki devlet liderlerinin kemikleşmiş sorunlara çözüm üretme çabaları, 2018 yılını Balkan tarihine “dönüm noktası” olarak geçirecek. Kuşkusuz ki bu bir AB başarısıdır. 90’lardan bu yana istikrar sağlama çabaları özellikle 2013’e dek tamamen başarısız olan AB, 2018’de epey yol almış görünüyor. Bunda 13 Temmuz 2017’de Roma’da düzenlenen toplantıda alınan Balkanlardaki AB etkinliğini ve kontrolünü arttırabilmek için AB genişlemesinin gündemde tutulması kararının ve yapılan planlamanın etkisi büyük.
Makedonya-Yunanistan arasındaki isim sorunu göreceli olarak çözüldü. Gözler ve AB’nin dikkati şimdi Sırbistan-Kosova görüşmelerine çevrilecek. Brüksel’de Nisan 2013’de alınan ve ilişkilerin normalleşmesinin ana ilkelerini belirleyen kararların itirazsız yürürlüğe girmesi bekleniyor. 24 Haziran’da AB Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, Haşim Thaci ve Aleksandar Vuciç’le elde edilen sonuçlar ve daha sonraki adımları değerlendirmek üzere Brüksel’de bir araya geldi. Ancak aşılması gereken uçurumlar var ve tarafları razı edebilecek orta yola ulaşmak kolay görünmüyor. Kosova, devlet içinde ayrı bir devlet mekanizması oluşturulmasını kaldırabilecek gibi görünüyor ama en azından Sırbistan’da uygun bir ortamın henüz bulunmadığı not düşülebilir.
Aslında Makedonya-Yunanistan arasındaki isim sorununda da taraflar “kırmızı çizgileri”ni aşıp “asla olmazları”nı bir paket altında toplayıp “en iyi anlaşma” haline getirebildiler. İki ülke başbakanı bir isim üzerinde anlaştı ve bu anlaşmayı hayata geçirecek anayasal prosedür iki ülkede de işlemeye başladı. Makedonya’da mesele -önceki iktidar VMRO’nun mirası olarak- referandum sonrasında kesinleşecek; Yunanistan ise tüm anlaşma koşulları gerçekleştikten sonra parlamentoda gerçekleştirdiği oylamayla anlaşmayı yürürlüğe sokmuş olacak. Peki süreç tamamlanır mı ve anlaşma adil, gerçekçi ve işletilebilir mi?
Yunanistan Masada Kazandı mı?
“Kuzey Makedonya” ismi üzerinde sağlanan uzlaşının Yunanistan açısından 27 yıl boyunca direnmeyle elde edilmesi amaçlanan bir sonuç olmadığı ortada. Asıl endişe, Makedonya isminin kullanımının irredentist politikaları tetiklemesi ise Kuzey Makedonya isminin varsayımsal toprak talebini daha da güçlendireceği açık değil mi? Bu yönüyle Yunan kamuoyunun beklentisinden uzak bir tercihin Yunanistan parlamentosunun onayına sunulacağı kesin. Bu hususun muhaliflerce kullanılacağı da açık. Ancak Yunanistan müzakerelere başlarken yeni isim ne olursa olsun içinde mutlaka Makedonya ifadesinin geçeceğini biliyordu. Anlaşmayla Yunanistan’ın elde ettiği, Makedonya’nın ismini değiştirmeye ve Makedonya Anayasası’nda önemli değişiklikleri gerçekleştirmeye razı olmasıdır. Bu kısım, “Makedon” isminin bir ulusal sıfat olarak kullanımını engellemeyi de kapsıyor ve pasaportlar başta tüm resmi belgelerle başlayıp dil, kilise, kültür, para birimi, edebiyat, spor alanlarındaki kullanımına dek genişleyebilen bir kazanım. Üstelik sonsuz bir denetim yetkisi de Yunanistan’ın elinde. “Yunanlar dışında hiçbir Makedon’un olmadığı” tezini dikkate alırsak aslında Yunanistan tam olarak istediğini almış görünüyor.
Bunun Yunanistan’ın uluslararası itibarı açısından önemi büyük. Düşünün ki BM Güvenlik Konseyi üyelerinden ABD, Rusya, Çin, İngiltere dahil BM üyesi 140 devlet Makedonya Cumhuriyeti ismini tanımışken Yunan diplomasisi ve devlet kararlılığı Makedonya’yı ismini değiştirmeye ve tanıyan tüm ülkeleri de bu yeni ismi kullanmaya zorlayabildi. Üstelik bunu ülke ekonomisinin batması nedeniyle tek başına ayakta duramayacak haldeyken başardı. Hatta anlaşmayı kabul etmesi nedeniyle ekonomisinin kurtarılması adına yeni kazanımlar da elde etti. Altını çizmek gerekirse Yunanistan’ın endişeleri kendisinden başka kimse tarafından ciddiye alınmadığı halde Makedonya’nın devlet ismiyle birlikte vatandaşlık kurgusunun yeniden ve Yunanistan’ın ısrar ettiği esaslar üzerinden düzenlenmesini ve tüm dünyanın yeni durumu kabul etmesini sağlamayı başardı, üstüne de bir takım kazanımlar sağladı.
Kazanımların biri ekonomi alanında ki 2015 yılında başlatılan üçüncü yardım programının 15 milyar Euroluk son dilimi ödeniyor; faiz ve kredi taksitlerinin ödenmesi 10 yıl sonra başlatılıyor; Euro Grubu’ndaki ortaklarının faiz gelirleri Yunanistan’ın borcundan düşürülüyor. -Bu sonuç için ekonomi yönetiminde büyük çaba sarf ettiği ve bir anlamda kredi verenlerin esiri gibi olduğu gerçeği de göz ardı edilemez.- Diğer kazanımları ise yine diplomasi alanında olacak. Arnavutluk’la yürüttüğü deniz sınırı belirleme görüşmelerini, Ege’de Türkiye ile çatışma yaşadığı sorunları çözme yöntemi, Doğu Akdeniz’de kurulan yeni eksende üstlendiği –mali getirisi de olan- misyonu bu çerçevede görebiliriz. Elbette bunların diplomasi prestijini taçlandırmasını aşan ekonomik ve siyasi getirileri de olacaktır. Balkanların sorunları çözülürken bölgenin yeniden dizaynında da AB sözcülüğünü yapmaya, Balkanların siyaset ve ekonomisinde tekrar söz sahibi olmaya hazırlandığını da ekleyelim.
Erga Omnes “Kuzey Makedonya”
Makedonya açısından duruma baktığımızda Makedonya’nın iktidara 2016’da gelen lideri Zoran Zaev’in ülkesinin tüm komşularıyla sorunları çözme kararlılığı taşıdığını ve bunu da kolaydan zora adım adım gerçekleştirdiğini, sorunları çözerek Makedonya’yı AB ve NATO ortağı yapmak, böylece ülkenin işsizlik, yoksulluk, refah sorunlarını çözmeyi hedeflediğini biliyoruz. Yunanistan’la varılan anlaşma, Makedonya için hedefe giden adımlardan sadece biri. Makedonya’nın anlaşmadaki en büyük kazanımı Makedonya ifadesinin korunması. Ancak bu zaten BM tarafından belirlenmiş bir koşuldu. Anlaşmanın geri kalan kısmının kazanım/kayıp dengesi ise tartışmalı.
Makedonya, ülkenin yeni adının Kuzey Makedonya Cumhuriyeti olduğunu, ikili ilişkilerde ve uluslararası platformda bu ismi kullanacağını 193 BM üyesi ülkeye bildirecek. (m.1/6a,b) Bu, erga omnes bir yükümlülük olarak kayıt altına alındı. Yani tüm devletler uluslararası alanda ve aynı zamanda Makedonya da hem BM üyesi ülkelerin tamamıyla yürüttüğü ikili ilişkilerinde ve uluslararası, çok taraflı ve bölgesel örgütlerde hem de içeride (m.1/8) artık bu ismi kullanmak zorunda. (m.1/5) Kısaltma yapılacağı zaman da sadece “Kuzey Makedonya” terimi kullanılabilir. (m.1/3a) Makedonya Cumhurbaşkanı İvanov’un öncelikle karşı çıktığı husus “erga omnes” kaydıydı çünkü Makedonya’nın kendi ülkesinde kullanmak zorunda kalacağı terim, yeni bir millet anlayışının yerleşmesini kaçınılmaz kılacak. Kısacası isimle birlikte kimlik de değişiyor. Bunu zaten anlaşmanın diğer maddelerinde de görüyoruz. Öyle ki ismin bir önemi kalmıyor.
Vatandaşlarının pasaportunda “Makedon / Kuzey Makedonya Vatandaşı” ibaresi birlikte kullanılacak. (m1/3b) Ülkenin resmi dili, BM’ye kayıtlı olduğu haliyle “Makedonca” olarak kalacak. (m.1/3c) Fakat buna “Makedonca”nın Güney Slav dillerinden olduğuna ilişkin bir açıklama da eklenecek. (m.1/3d ve 7/1) Makedonya’nın kullanmaya devam edeceği “Makedonya” ve “Makedonca” terimlerinin antik Helen medeniyeti, tarihi, kültürü ve mirasıyla ilgisi olmadığı da vurgulanıyor. (m.7/4) Kısacası Makedonya ve Makedonca terimleri Kuzey Makedonya tarafından kullanılacak ancak bu ifadelerin Antik Makedonya’ya atıfla kullanılması kesinlikle yasak.
Asıl güçlük, Makedonya’nın eski Hellen uygarlığı ile herhangi bir bağının kalmamasının sağlanması kısmında. Anlaşmanın yürürlüğe girmesinden itibaren 6 ay içinde Makedonya’daki tüm anıtlar, heykeller, kamu binaları gözden geçirilecek ve Yunanistan’ın kendi geçmişine bağlı gördüğü Antik Helen/Makedonya medeniyeti ve tarihi ile ilgisi olan tüm eser ve semboller kaldırılacak. (m.8) Demek ki Üsküp’ün silueti tamamen değişecek, Büyük İskender’e ve babası Philip’e ait heykellerin tamamı yıkılacak. Her iki ülkeden uzmanların katılımıyla kurulan komite, okul ders kitaplarını, haritalarını ve gerekli görülen diğer belgeleri inceleyecek ve gerekli ayıklama ve temizleme yapılacak. Komite, okul kitaplarının ve materyallerinin bu hususlara uygun hazırlanmasında da görevli olacak ve en geç iki yılda bir çalışmaları ve aranan uygunluğa ilişkin rapor yayınlayacak. (m. 8/5)
Anlaşmaya göre Makedonya Anayasası’nın Giriş bölümü, bölge ve sınırlarla ilgili olan 3. maddesi, komşu ülkelerdeki Makedon milletinden olan kişilerin statü ve haklarıyla ilgili olan 49. maddesinin değiştirilmesi gerekiyor. Değişikliğin nasıl olacağı hükümetler ve uzmanlarca detaylarıyla incelenecek. Giriş kısmının tamamının mı yoksa bir bölümünün mü değişeceği de henüz belli değil. Tüm değişimler resmi ve kamu kurumları yanında özel tüzel kişileri de kapsayacak. Anayasa’da belirlenen değişikliklerin tamamı yapıldıktan sonra Yunanistan anlaşmayı kendi parlamentosuna getirecek. Bu zamanlama da adil bir uzlaşının parçası gibi görünmüyor.
Daha açık ifadeyle Makedonlar açısından ise kimlik ve aidiyet hisleriyle ilgili doğru kabul ettikleri tüm bilgiyi değiştirme süreci söz konusu olacak. Yani görünene bakarsak: Antik Makedonya’nın topraklarının kuzey kısmında yaşayan Slav bir topluluğa, hiçbir şekilde Antik Makedonya medeniyeti, tarihi ve kültürüyle bağ kurmamak şartıyla Makedonya ve Makedonca terimlerini kullanma izni verilmiştir. Sembollerin kullanılması yasağı gibi tüm şartlar BM güvencesi altındadır, uyulup uyulmadığı da kontrol edilecektir. Makedonların öncelikle bunu hazmetmesi gerekecek. Devletin egemenlik haklarını da sorgulanır kılan değişimin bu yönünün Makedonya’da çokça tartışılacağı açık. Değişim olacaksa bile son 25 yıldır Makedon Kralı İskender başta olmak üzere antik Makedonya’ya ait tüm mirasın parçası olduklarına dönük inancın arttırılması yönünde devlet eliyle yapılan tüm çalışmalar düşünülünce uyumun görünenden zor olacağı da anlaşılıyor.
Referandum Aşaması
Makedonya açısından belirleyici ve en kritik aşama referandum. Ancak Zoran Zaev sadece Yunanistan’la değil Bulgaristan, Kosova ve Arnavutluk’la da tüm sorunları çözeceğini ve bu yolla AB ve NATO üyeliğini gerçekleştireceğini 2016 genel seçimleri öncesindeki propaganda döneminde açıklamıştı. Dolayısıyla sadece Zaev değil projesi de bir anlamda oylanmış oldu. Hatta Zaev, 2014 seçimlerine göre 150 bin daha fazla oy da aldı. 2017 yazında Bulgaristan’la anlaşma imzalandığında Zaev ülke tarihini ve dilini Bulgaristan’a teslim etmekle suçlandı ve yine VMRO öncülüğünde protestolar yapıldı. Ekim 2017’deki yerel seçimlere gidildiğinde Yunanistan’la görüşmelerde çoktan başlamış ve duyurulmuştu. Zaev, oylarını bir kez daha arttırdı. VMRO ise elindeki 53 belediyeyi kaybedip sadece 5 belediye başkanlığı ile yetinmek zorunda kaldı. Dolayısıyla isim değişikliği ve anayasa değişikliklerine dönük referandumun olumlu neticelenmesi ihtimali yüksek. Ancak halk oylaması söz konusu olduğunda politik psikoloji ve siyaset sosyolojisi, aritmetik hesaplara göre daha belirleyici oluyor.
Eski yönetimin yolsuzluk ve partizanlığından bıkan halk, iktidara gelişinin sandık oyunlarıyla engellendiğine inandığı siyasi partiye meyledebilir ama tarihini, kültürünü, kimliğini terk edebilir mi? Yeni kimlik hangi tarih ve kültüre dayanacak? Ülke nüfusunun yüzde 25-35 civarını oluşturan Arnavut kökenlilerin isim değişikliğini desteklediğini biliyoruz. Kendini Makedon olarak tanımlayanlar sonucu belirlemek için gittikleri sandıkta bunu da dikkate almak zorunda kalacak. Bugüne dek Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan’ın baskılarına direnerek koruduğu ve üstelik ülke içinde de belirgin Arnavut milliyetçiliği karşısında iyice sarıldığı Makedon kimliğini bu X halk, şimdi AB ve NATO üyeliği ile gelecek refah beklentisiyle terk eder mi? Üstelik AB’den alınacak olan sadece müzakere tarihi ve üyelik için en az 15 yıl beklenmesi gerektiği ifade ediliyor. Bunu gerçekten de ancak referandum sonuçlarıyla öğrenebileceğiz.
Adil Değil Ama Gerçekçi (mi?)
Bu anlaşma ideal ve adil değil ama bir noktaya kadar gerçekçi ve bazı zorluklarına rağmen uygulanabilir bir anlaşma. Yunanistan’a yükümlülük getirmediği Makedonya’ya getirilen yükümlülüğü de ucu açık süreyle denetim altında tuttuğu için adil değil. Yunan tezlerini yansıttığı için adil değil. Kalıcı barışı sağlayamayacağı ve halkların rızasına dayanmadığı için ideal değil. Ancak sonsuza dek sürüncemede kalacak bir anlaşmazlığın tarafların tutumu dikkate alınacak olursa ancak bu şekilde çözülebileceği malum olduğundan gerçekçi. Uluslararası Adalet Divanı’nın 95 Anlaşması’na ilişkin Makedonya lehine verdiği kararın Makedonya tarafından etkin kullanılamadığını unutmamak gerekir. Kaldı ki Makedonya bugün vazgeçecek olsa Yunanistan’ın bir sonraki görüşmelere burada kaldığı noktadan devam edeceği ve mevcut anlaşmadan asla geri adım atmayacağı da kesin.
Öte yandan anlaşmanın ek getirileri tüm taraflarca anlaşmanın kendisinden daha fazla önemseniyor. Makedonya’da düzenlenecek referandum öncesinde AB katılım müzakerelerinin başlaması ve Makedonya’nın NATO’ya girmesi bekleniyor. Yunanistan ekonomik bağımsızlığına büyük ölçüde kavuşuyor ve Balkanlar da yeniden Yunan ekonomi sahası olabiliyor. Üstelik –Almanya için daha önemli olan- Avrupa’ya Rus gazını taşıyacak Türk Akımı’nın güzergahındaki anlaşmazlıklar giderilerek botu hattı da güvenceye alınmış oluyor. Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un dile getirdiği –ABD için daha önemli olan- Balkanlar’daki Rusya ve (NATO müttefiki olan!) Türkiye nüfuzunun artmasının engellenmesi amacıyla Balkan ülkelerine üyelik konusunda perspektif verilmesi yaklaşımı da somutlaşmış oluyor. Son iki veri çatışır görünüyor ama uluslararası siyaset çatışan ve uyuşan hedeflerin bir potada eritilebildiği alandır. Balkanları etkileyen her gelişme Türkiye’yi de kaçınılmaz olarak etkiler ve hepsinin de bir yönü Türkiye’yle ilgilidir.