Azınlığımızın kaç tane ortaokul ve lisesi var?
Azınlığımızda çoğu konu ikilem ve çelişkilerle varlığını sürdürmeye devam ediyor. Bu çelişkili konuların başlıcaları arasında elbette eğitim yer alıyor. Gerçi azınlığımızın eğitim sorunları ulusal ve uluslararası camiada bir bütün olarak sıralanıyor ve kamuoyu bilgilendiriliyor, ama eğitim konusunda dernek yöneticileri ve temsilcilerinin düştükleri bazı tenakuzların artık sorgulanması gerekiyor. Kamuoyu azınlık eğitimiyle ilgili olarak bilgilendirilirken her zaman azınlık okullarının sayısı konusunda biri Gümülcine’de, diğeri de İskeçe’de olmak üzere toplam iki azınlık ortaokul ve lisesinin olduğu belirtilmekte ve haklı olarak bu sayının ihtiyacı karşılamadığı ve yeni azınlık ortaokul ve liselerine ihtiyaç duyulduğunun altı çizilmektedir. Bu haklı talebi zaten azınlığın öğrenci nüfusu incelendiğinde görmemek ve anlamamak mümkün değil. Fakat bilindiği gibi, Gümülcine’de Celal Bayar Ortaokul ve Lisesi, İskeçe’de de Muzaffer Salihoğlu Ortaokul ve Lisesinin yanısıra, Gümülcine’de yaklaşık elli yıldır faaliyet gösteren ve 2001 yılında lise statüsüne getirilen ve şu anda 400’ün üzerinde azınlık öğrencisi bulunan Gümülcine Hayriye Medresesi ve İskeçe’nin Şahin bölgesinde faaliyet gösteren Şahin Medresesi, azınlık dernekleri ve bazı yetkililer tarafından adeta yok sayılmakta. Bu yok sayma politikasını azınlıkta 1970’lerin ortalarına kadar süren inkılapçı ve muhafazakâr çatışması kapsamında değerlendirmek ilk etapta doğru bir tespit sayılabilir. Fakat bugün için Gümülcine ve Şahin medreselerini azınlık okulu olarak kabul etmeme politikasını, 1980’lerden itibaren son bulan bu çatışma kapsamında değerlendirmek yanlış olur. Dolayısıyla bunun altında yatan sebeplerin ideolojik değil, daha çok siyasî olduğunun altını önemle çizmek gerek.
Neredeyse yarım asırdır faaliyet gösteren ve daha çok Selanik Özel Pedagoji Akademisi’ne öğretmen yetiştiren bir kurum olarak gösterilmek istenen Medrese’de, kimlerin eğitim gördüğüne bakıldığında karşımıza S.Ö.P.A öğretmenlerinin yanısıra, bugün bile azınlığımızı hâlâ temsil sıfatı bulunan şahsiyetlerin, bazı aydın gazeteci ve yazarların da bu okulda okuduğunu görüyoruz. Meselâ bunlardan bazıları Danışma Kurulu eski başkanı ve bugün Evros Azınlık Gençleri Derneği’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde savunmasını yapan Avukat Adem Bekiroğlu, eski bağımsız milletvekili İsmail Molla Rodoplu, yeni kurulan Araştırma Merkezi’nin değerli üyesi ve aynı zamanda 25 yıl Medrese’de hocalık yapmış olan merhum İsmail Bıçakçı, bugün milletvekilliği görevini sürdüren Ahmet Hacıosman, emektar gazeteci yazar Halil Haki, merhum Mehmet Emin Aga, Hasan Paçaman, Gümülcine Medresesi’nde eğitim görmüş şahsiyetlerden sadece bazıları olarak sıralanabilir.
Her ne kadar medreseler azınlığın bir kurumu olarak kabul edilmek istenmese de, özellikle Gümülcine Hayriye Medresesi bugün için 120’si kız olmak üzere toplam 400 öğrencisiyle Celal Bayar ve Muzaffer Salihoğlu ortaokul ve liselerindeki azınlık öğrenci sayısıyla eşdeğer durumda faaliyetini sürdürmektedir. Fakat buna rağmen bazı azınlık temsilci ve yönetici sınıfı tarafından, hatta bazısının mezunu olduğu okul olmasına rağmen, Gümülcine Medresesi azınlığın okulu olarak kabul edilmemekte, hatta devlet okullarına gösterilen tutumdan daha katı bir muameleye tâbi tutulmaktadır. Bunun sebebini sadece ilkokul-medrese-akademi çizgisi olarak yorumlamak yanlış olur. Gümülcine ve Şahin medreselerine karşı gösterilen sert tutumun ve yok sayma politikasının altında yatan sebeplerin daha geniş çaplı soruşturulması gerekiyor. Kaldı ki, medreseler bir tarafa, asıl düşündürücü ve ilginç olan ise son yıllarda S.Ö.P.A mezunlarına karşı izlenen tutum değişikliğidir. Ne değişti de, neredeyse bir zamanlar “hain” gözüyle bakılan, hatta bu nedenden ötürü medreseyi yok sayan zihniyet, S.Ö.P.A mezunlarını “makbul” görmeye başladı? İşte bütün bunların sorgulanması gerek. Bazı azınlık derneklerinin savunmasını yapan avukatların, kimileri tarafından yok sayılan Medrese’den çıkışlı olduğu unutulmaktadır. Yaptığı çalışmalarla azınlığımız içerisinde büyük takdir toplamış olan ve yeni kurulan Araştırma Merkezi’nin köşe taşlarından biri olan merhum İsmail Bıçakçı’nın, 25 yıl Medrese’de eğitim verdiği adeta yok sayılmaktadır. Peki bugünkü milletvekili Ahmet Hacıosman’nın medrese sıralarından geçtiği acaba kaç kişi tarafından bilinmektedir? Bütün bunların yanısıra azınlığın dört bir köşesine yayılmış yüzlerce din görevlisi, imam ve vaizin medreselerden çıkışlı olduğu ve bu okulların katkısıyla mesleklerini sürdürdükleri niçin unutulmaktadır? Her zaman yok sayılmaya çalışılan medresede, ne ilginçtir, az bir süre de olsa okumayan azınlık insanının sayısı küçümsenemeyecek derecededir. Fakat buna rağmen azınlığımızın eğitim sorunlarını ulusal veya uluslararası düzeyde her zaman dile getirmeye çalışan azınlık yetkilileri Gümülcine Medresesi’ni yok saymaya devam etmekte ve azınlığın sadece iki ortaokul ve lisesi olduğunu söylemekteler.
Acaba azınlık eğitiminde söz sahibi olan bu yetkililer, Celal Bayar’da okutulan Türkçe derslerle, Gümülcine Medrese’sinde okutulan Türkçe dersleri hiç karşılaştırma zahmetine girdiler mi? Acaba Medrese’de okutulan Türk Dili ve Edebiyatı kitaplarıyla, Celal Bayar Ortaokul ve Lisesi’nde okutulan aynı ders kitaplarını inceleme zahmetine katlandılar mı?
Geçenlerde S.Ö.P.A mezunları derneğinin düzenlediği etkinliğe başta Gümülcine T.C. Başkonsolosluğu yetkililerinin yanısıra, azınlığın tüm yetkili kurum ve kuruluşlarının temsilcileri katıldı. Acaba benzer bir etkinliği Medrese okul olarak düzenleseydi, S.Ö.P.A gecesine katılanlar bu etkinliği de katılabilecekler miydi? Bunu herkes kendisine bir sorsun.
Azınlığımızın meselelerini, Kanûni’nin önceleri “makbul” sonra ise “maktul” olan İbrahim Paşası’na benzetmeyelim. BTA Yüksek Tahsilliler Derneği veya ABTTF gibi kuruluşlar azınlığın eğitim konularını ve sorunlarını yerli ve yabancı platrformlarda dile getirirken, Gümülcine ve Şahin Medreselerini de azınlığın okullarını sayarken dahil etmeli ve yüzlerce azınlık öğrencisinin eğitim gördüğü medreseleri yokmuş gibi göstermekten vazgeçmelidirler. Zaten bu yok sayma azınlık içerisinde o kadar çelişki ve tezat oluşturuyor ki, düşünün bir kere, mesela medresenin ismini zikretmekten çekinen Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği Başkanı veya Batı Trakya Azınlığı Yüksek Tahsilliler Derneği Başkanı, yok saydıkları medreselerin mezunlarıyla muhatap olmakta, ortak projeler gerçekleştirmekte, hatta medrese mezunu olan öğretmenlerin etkinliklerine katılmaktadılar. Fakat gel gelelim katıldıkları her türlü platroformda bu okulların varlığını bile, dile getirmekten çekinmektedirler. Yani azınlık eğitimindeki problemler anlatılırken kamuoyuna azınlığın sadece iki ortaokul ve lisesinin yanısıra ortaöğretim ve lise seviyesinde eğitim veren iki medresesinin varlığından da bahsetmeleri gerekir. Aksi takdirde bu yok sayma politikası ve sergiledikleri bu yanlış tutumla kendileri gülünç duruma düşmekteler.
Aydın Bostancı, Azınlıkça Dergisi